2 teker üstünde bitmeyen endişe
“Denge”
Hiç
kullanmayanların gözünde ne kadar da büyür değil mi 2 teker üzerinde dengede
durmak. Oysa kullananlar nasıl dengede kaldıklarını bile bilmezler. Her şey
otomatikleşmiş ve reflekse dönüşmüştür onlar için.
Doğrusu
ben ne zaman, nasıl bisiklet kullanmayı öğrendiğimi hatırlamıyorum. Tamamen
çocukluk heyecanı içinde yaşanmış bitmiş o süreç. Hatırlamayı çok isterdim ama,
ilk kez dengede gittiğimde, ilerlemeye başladığımda, giderek hızlandığımda
neler geçti aklımdan, neler yaşadım, nasıl bir başarma mutluluğu hissettim...
bugün çok merak ediyorum tüm bunları.
Daha
önceki yazılarımda da kısaca yazmıştım. 2 tekerli araçlar dışardan bakıldığında
sanıldığının aksine hızlandıkça, ivmelendikçe denge sağlayan araçlardır.
Dengeden kastım bir tarafa devrilmesi elbette. Hızlandıkça yaşanabilecek
kaydırma, çarpma, araçla birlikte düşme gibi kazalardan söz etmiyorum. Hızınız
arttıkça o kadar dengelenirsiniz ki yüksek hızda bir motosikleti yan devirmek
hemen hemen imkansız bir hale gelir. Moto gp yarışlarında motorlarıyla yola
paralel hale gelen sürücüler bu özelliği de kullanmaktadırlar.
İlk
kez motosiklet kullanmaya başladığımda 0 km hızda çok devrilmiştim. Hatta bir
kez motorun altında sıkıştığım için kurtarılmam gerekmişti. Ayak-bacak ve gurur
sızısı olmuştu bir süre. Şimdi bakınca çok çocuksu geliyor, demek ki her şey
göreli, yaşananlara bakışımız ve duygularımız da...
Bisiklete
binerken belirgin bir denge sorunu hemen hiç yaşamadım. Öte yandan düştüğüm çok
oldu.
·
1 kez İzmir Doğal Yaşam Parkı’na giderken
bisiklet yoluna başka araçların girmemesi için konulmuş demir engele çarptım ve
düştüm. Fenaydı. Sağ kaval kemiği ağrım 3-4 hafta sürmüştü. Oluşan yara izini
hala taşıyorum.
·
1 kez de ödünç bir bisiklete bindiğimde, ıslak zeminde
kayarak, sabahın 5’inde asfaltı öpmüştüm. Sağ dirseğimi tam açabilmem 10 günü
bulmuştu. Hem de o halde Aliağa’dan Karşıyaka’ya sürüş yapmıştım.
Bu 2
küçük kazanın da ortak noktası benim düşük konsantrasyonla bisiklet
kullanmamdı. Birinde bir müşteri işine diğerinde ise bisikletin alışık
olmadığım vites sistemine yoğunlaşmıştım. Yol koşullarını gözlemlemeyi ihmal
etmiştim. Çevreyi ve koşulları görüş, algılama önceliğimi kaybetmiştim.
Bisiklette
olmasa da yaşamımda kimi denge sorunlarını yaşadığım dönemler oldu. Özellikle
özel yaşam ve iş yaşamı dengesinde zorlandığımı itiraf etmeliyim. Bisiklete
binmek kadar doğal olması gerektiğini düşündüğüm bu süreç zaman zaman hiç de
kolay olmadı. Günümüzde yaşam, aynı anda o kadar çok şeyi yapmamızı ve o kadar da
hızlı yapmamızı istiyor ki galiba ruhlarımız buna ayak uydurmakta zorlanıyor.
Yani en azından benim ruhum, bu talebi gerçekleştirmekte biraz yavaş kalıyor.
Özetle;
yaptığım, para kazandığım işin tüm yaşam alanlarımın önüne geçtiği, bunu doğal
ve olması gerekli bulduğum dönemler de yaşadım. Her şeyin ailem olduğu işi
savsakladığım dönemler de. Şimdi baktığımda ise hayatta başarının, her şeyle,
kurumlarla, kişilerle, dengeli ilişkiler kurmak ve ana amacın kişisel-çevresel huzur
peşinde koşmak olduğunu düşünüyorum. Bence huzur, mutluluk ve başarılı (bu tanım
oldukça öznel elbette) iş-özel hayatı da beraberinde getiriyor.
Orta
yaşlarıma geldiğim bu günlerde kendimce iş özel hayat dengesini kurduğuma
inanıyorum. İsterseniz neyi, nasıl yaptığımı kısa kısa özetlemeyi deneyeyim.
Öncelikle
her şeyin başı doğru bir analiz yapmaktan geçiyor. Soru sormak gerek, sormadan
olmuyor.
Ø
Neden çalışıyorum?
Ø
Neden bu işte çalışıyorum?
Ø
Çalışmaktaki önceliklerim neler?
Ø
Hayattaki önceliklerim neler?
Ø
Nasıl, ne yaparsam daha mutlu biri olurum?
Aslında
bu analiz sizi hem kendinizle hem de yapacaklarınızla ilgili yönlendirecektir.
Zira herkes kendine özeldir. Herkesin sorunu ve çözümü de özeldir. Hiçbir zaman
herkesin derdini çözen sihirli bir ilaç olmadı ve olmayacak da...
Bu
temel sorulara verdiğim yanıtların ardından kendi deneyimlediğim kimi etkenleri
sıralayabilirim artık;
Ø
İlk olarak “Yaşamda istenen 10 şey ne?” yazılabilir.
Bunlar öncelikler demektir. 10 seçili öncelik ardından 3’e indirilir, son 3 ise
vazgeçilemeyeceklerdir. Böylece kişinin yaşamındaki sac ayakları ortaya çıkmış demektir.
Ø
Kişisel vizyon ve misyon ifadeleri belirlemek,
onları zaman zaman görebilecek yerlere yazmak ve böylece hatırlamak işe
yarayabilir. (örneğin ekran koruyucu yapmak)
Ø
Yaşamda yapmak istediklerimizi yaşam tarzımızı iyi
planlayarak ön plana çıkarmak ve tutarlı organizasyona doğru evrilterek
sıklıkla yapmak yaşamdan alınan keyfi arttırabilir. Hafızaya fazla yüklenmemek
ve yazarak kalıcı hale getirmek için günlük ve haftalık ajandalar yapmak işe
yarayabilir.
Ø
Zamanlama becerisini geliştirmek ve doğru zaman
olmadığı hissedilen hiçbir şey için uğraşmamayı öğrenmek bir dönüm noktası
olabilir.
Ø
Zamanı iyi ve verimli kullanmak boş zaman yaratabilir.
İş, ilişki vb’yi keyfi nedenlerle ertelemek
muhtemelen sadece yapılacak, yaşanacak şeyi çoğaltacak, sonra daha fazla şey
talep edilen bir süreci başlatacaktır. Bunu fark ederek gereksiz ertelemelerden
kaçınmak önemli bir zaman kazancı yarabilir.
Ø
İletişim becerilerini geliştirmeye çalışmak, etkin
dinlemeyi her zaman ve her ortamda kullanma becerisini, kendini doğru ifade
edebilmek için yazılı ve sözlü ifade yeteneğini geliştirmeye çalışmak büyük bir
kişisel kazanım olabilir. Karşınızdakinin sizi etkin dinlemesini sağlamaya
gayret etmek de büyük zaman kayıplarının ve yanlış anlaşılmaların önüne
geçebilir.
Ø
Başınıza gelen en olumsuz durumu bile, “Acaba
bundan ne öğrendim? Bundan kendime ne katabilirim?” diye düşünerek, zor anlarda
olumlu düşünmek, sakin kalmak ve bu zorluğu fırsata dönüştürmek mümkün
olabilir.
Ø
Önemli bir konuda ani karar almamak, kızgınlıkla
–örneğin- mail atmamak, ani yanıt vermemek, tavır almamak, kendinize en az 24
saat vermeyi seçmek “küpe zarar vermenin” önüne geçebilir.
Ø
“Hayır” demeyi nezaketle ve sınırlarınızı korumak
için yapabilmeye çalışmak süreci tamamlayan, bütünleyen bir anahtar olabilir.
Bu
bir süreç, bugünden yarına bitmesi, kesin sonuç alınması mümkün değil maalesef.
Ben her seferinde yeniden deneyimliyorum ama aslında bisiklet gibi bir kez
dengede gitmeye başlayınca daha kolay oluyor her şey. Artık yana devrilmiyorum.
Giderek hızlanıyorum. Zaman zaman yalpalıyorum belki ama düşmeme neden olan şey
başka denge, konsantrasyon kayıpları oluyor. Bu düşmeleri öğrendiklerim
hanesine yazıyorum. Bir de işte böyle yazarak paylaşıyorum.
Umarım işe yarıyordur...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder