17 Ocak 2015 Cumartesi

2 Tekerde Denge, Hayatta Denge




2 teker üstünde bitmeyen endişe “Denge”

 

Hiç kullanmayanların gözünde ne kadar da büyür değil mi 2 teker üzerinde dengede durmak. Oysa kullananlar nasıl dengede kaldıklarını bile bilmezler. Her şey otomatikleşmiş ve reflekse dönüşmüştür onlar için.

Doğrusu ben ne zaman, nasıl bisiklet kullanmayı öğrendiğimi hatırlamıyorum. Tamamen çocukluk heyecanı içinde yaşanmış bitmiş o süreç. Hatırlamayı çok isterdim ama, ilk kez dengede gittiğimde, ilerlemeye başladığımda, giderek hızlandığımda neler geçti aklımdan, neler yaşadım, nasıl bir başarma mutluluğu hissettim... bugün çok merak ediyorum tüm bunları.

Daha önceki yazılarımda da kısaca yazmıştım. 2 tekerli araçlar dışardan bakıldığında sanıldığının aksine hızlandıkça, ivmelendikçe denge sağlayan araçlardır. Dengeden kastım bir tarafa devrilmesi elbette. Hızlandıkça yaşanabilecek kaydırma, çarpma, araçla birlikte düşme gibi kazalardan söz etmiyorum. Hızınız arttıkça o kadar dengelenirsiniz ki yüksek hızda bir motosikleti yan devirmek hemen hemen imkansız bir hale gelir. Moto gp yarışlarında motorlarıyla yola paralel hale gelen sürücüler bu özelliği de kullanmaktadırlar.

İlk kez motosiklet kullanmaya başladığımda 0 km hızda çok devrilmiştim. Hatta bir kez motorun altında sıkıştığım için kurtarılmam gerekmişti. Ayak-bacak ve gurur sızısı olmuştu bir süre. Şimdi bakınca çok çocuksu geliyor, demek ki her şey göreli, yaşananlara bakışımız ve duygularımız da...

Bisiklete binerken belirgin bir denge sorunu hemen hiç yaşamadım. Öte yandan düştüğüm çok oldu.

·         1 kez İzmir Doğal Yaşam Parkı’na giderken bisiklet yoluna başka araçların girmemesi için konulmuş demir engele çarptım ve düştüm. Fenaydı. Sağ kaval kemiği ağrım 3-4 hafta sürmüştü. Oluşan yara izini hala taşıyorum.

·         1 kez de ödünç bir bisiklete bindiğimde, ıslak zeminde kayarak, sabahın 5’inde asfaltı öpmüştüm. Sağ dirseğimi tam açabilmem 10 günü bulmuştu. Hem de o halde Aliağa’dan Karşıyaka’ya sürüş yapmıştım. 

Bu 2 küçük kazanın da ortak noktası benim düşük konsantrasyonla bisiklet kullanmamdı. Birinde bir müşteri işine diğerinde ise bisikletin alışık olmadığım vites sistemine yoğunlaşmıştım. Yol koşullarını gözlemlemeyi ihmal etmiştim. Çevreyi ve koşulları görüş, algılama önceliğimi kaybetmiştim.

Bisiklette olmasa da yaşamımda kimi denge sorunlarını yaşadığım dönemler oldu. Özellikle özel yaşam ve iş yaşamı dengesinde zorlandığımı itiraf etmeliyim. Bisiklete binmek kadar doğal olması gerektiğini düşündüğüm bu süreç zaman zaman hiç de kolay olmadı. Günümüzde yaşam, aynı anda o kadar çok şeyi yapmamızı ve o kadar da hızlı yapmamızı istiyor ki galiba ruhlarımız buna ayak uydurmakta zorlanıyor. Yani en azından benim ruhum, bu talebi gerçekleştirmekte biraz yavaş kalıyor.

Özetle; yaptığım, para kazandığım işin tüm yaşam alanlarımın önüne geçtiği, bunu doğal ve olması gerekli bulduğum dönemler de yaşadım. Her şeyin ailem olduğu işi savsakladığım dönemler de. Şimdi baktığımda ise hayatta başarının, her şeyle, kurumlarla, kişilerle, dengeli ilişkiler kurmak ve ana amacın kişisel-çevresel huzur peşinde koşmak olduğunu düşünüyorum. Bence huzur, mutluluk ve başarılı (bu tanım oldukça öznel elbette) iş-özel hayatı da beraberinde getiriyor.

Orta yaşlarıma geldiğim bu günlerde kendimce iş özel hayat dengesini kurduğuma inanıyorum. İsterseniz neyi, nasıl yaptığımı kısa kısa özetlemeyi deneyeyim.

Öncelikle her şeyin başı doğru bir analiz yapmaktan geçiyor. Soru sormak gerek, sormadan olmuyor.

Ø  Neden çalışıyorum?

Ø  Neden bu işte çalışıyorum?

Ø  Çalışmaktaki önceliklerim neler?

Ø  Hayattaki önceliklerim neler?

Ø  Nasıl, ne yaparsam daha mutlu biri olurum?

Aslında bu analiz sizi hem kendinizle hem de yapacaklarınızla ilgili yönlendirecektir. Zira herkes kendine özeldir. Herkesin sorunu ve çözümü de özeldir. Hiçbir zaman herkesin derdini çözen sihirli bir ilaç olmadı ve olmayacak da...

Bu temel sorulara verdiğim yanıtların ardından kendi deneyimlediğim kimi etkenleri sıralayabilirim artık;

Ø  İlk olarak “Yaşamda istenen 10 şey ne?” yazılabilir. Bunlar öncelikler demektir. 10 seçili öncelik ardından 3’e indirilir, son 3 ise vazgeçilemeyeceklerdir. Böylece kişinin yaşamındaki sac ayakları ortaya çıkmış demektir.

Ø  Kişisel vizyon ve misyon ifadeleri belirlemek, onları zaman zaman görebilecek yerlere yazmak ve böylece hatırlamak işe yarayabilir. (örneğin ekran koruyucu yapmak)

Ø  Yaşamda yapmak istediklerimizi yaşam tarzımızı iyi planlayarak ön plana çıkarmak ve tutarlı organizasyona doğru evrilterek sıklıkla yapmak yaşamdan alınan keyfi arttırabilir. Hafızaya fazla yüklenmemek ve yazarak kalıcı hale getirmek için günlük ve haftalık ajandalar yapmak işe yarayabilir.

Ø  Zamanlama becerisini geliştirmek ve doğru zaman olmadığı hissedilen hiçbir şey için uğraşmamayı öğrenmek bir dönüm noktası olabilir.

Ø  Zamanı iyi ve verimli kullanmak boş zaman yaratabilir. İş, ilişki vb’yi keyfi nedenlerle  ertelemek muhtemelen sadece yapılacak, yaşanacak şeyi çoğaltacak, sonra daha fazla şey talep edilen bir süreci başlatacaktır. Bunu fark ederek gereksiz ertelemelerden kaçınmak önemli bir zaman kazancı yarabilir.

Ø  İletişim becerilerini geliştirmeye çalışmak, etkin dinlemeyi her zaman ve her ortamda kullanma becerisini, kendini doğru ifade edebilmek için yazılı ve sözlü ifade yeteneğini geliştirmeye çalışmak büyük bir kişisel kazanım olabilir. Karşınızdakinin sizi etkin dinlemesini sağlamaya gayret etmek de büyük zaman kayıplarının ve yanlış anlaşılmaların önüne geçebilir.

Ø  Başınıza gelen en olumsuz durumu bile, “Acaba bundan ne öğrendim? Bundan kendime ne katabilirim?” diye düşünerek, zor anlarda olumlu düşünmek, sakin kalmak ve bu zorluğu fırsata dönüştürmek mümkün olabilir.

Ø  Önemli bir konuda ani karar almamak, kızgınlıkla –örneğin- mail atmamak, ani yanıt vermemek, tavır almamak, kendinize en az 24 saat vermeyi seçmek “küpe zarar vermenin” önüne geçebilir.

Ø  “Hayır” demeyi nezaketle ve sınırlarınızı korumak için yapabilmeye çalışmak süreci tamamlayan, bütünleyen bir anahtar olabilir.

Bu bir süreç, bugünden yarına bitmesi, kesin sonuç alınması mümkün değil maalesef. Ben her seferinde yeniden deneyimliyorum ama aslında bisiklet gibi bir kez dengede gitmeye başlayınca daha kolay oluyor her şey. Artık yana devrilmiyorum. Giderek hızlanıyorum. Zaman zaman yalpalıyorum belki ama düşmeme neden olan şey başka denge, konsantrasyon kayıpları oluyor. Bu düşmeleri öğrendiklerim hanesine yazıyorum. Bir de işte böyle yazarak paylaşıyorum.

 
 Umarım işe yarıyordur...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder